20 Eylül 2016 Salı

Ankara'da bunlari yapmadan gitmeyin.


Ankara, kurtulus ve bagimsizligin sembolu demektir. Cumhuriyetin kurulusu ile baskent olan cok eski ve önemli bir yerlesim yeridir. Sakin, düzenli kibirden uzak "tabiri caizse " memur sehridir. Egitim hayatimin orta ve Liste dönemini bu güzel sehir de okumus olmamin ben de etkileri de vardir tabi... 


1-Anitkabir : 
 Ankara demek anitkabir demektir.



 Sadece bir anit mezar degil o bir ülkenin bagimsizligidir, cesaretidir, asaletidir, azmi ve caliskanliginin inancin sembolüdür. 




O pek cok millete nasip olmayan bir mücadelenin simgesidir.



 Rahat uyu atam actigin yol da gösterdigin hedefe hic durmadan yürüyecegiz.



2- Ankara Kalesi : 

Ne zaman yapildigi bilinmeyen kale, dönem dönem tadilatlardan gecerek günümüze kadar gelmistir.



3- Gordion : 

Ankara'nin Polatli ilcesinde bulunan ve M.Ö 9.yy da kurulmus bir sehir.



4- Beypazari Kurusu :

Peypazari ilcesinin meshurudur. Tereyagli galetada diyebiliriz. Ankara'nin disinda bu kadar lezzetlisini yiyemezsiniz. ( denedim olmuyor)



5-Aspava :

Bu lezzet 1975 yilin da Ankara'lilara tanistirildi. Acilimi söyle; Allah Saglik Para Aile versin Amin... Söyle de diyebilirim, istanbul'un islak hamburgeri neyse Ankara'nin Aspavasi da odur. Lavas ekmegine sarilmis soslu doner.



6- Ankara Kecisi :

Hem kivir kivir yunu hem de sutunden elde edilen yan urunler yuzunden onemlidir.



7- Ankara Kedisi :

Saf Turk kedisidir. Uzun tuylu ve iri kediledir. 


 Iri demistim di mi :)) 



8- Ankara Tavsani :

Angora tavsani da deniyor. Ve bu da hem kedisi hem kecisi gibi irk olarak Ankara'ya hastir.



9- Ankara Simidi :

Ankara'nin disinda bu kadar lezzeti zor bulursunuz. Susamlari daha koyu ve boldur. 
En sevdigimdir...



10- Hamanönü : 

Dar sokaklari klasik Ankara evlerini ve hanlari ve kucuk esnafinin barindigi yerdir. Samimi bir alisveris yapmak istiyorsan buraya ugramalisin.






Biraz sohbet ettik sagdan soldan:) gerci pek yuz vermediler ama:D






3 Temmuz 2016 Pazar

Pazar da pazar yani...

Aylardan Temmuz. Yillardan 2016. Günlerden Pazar. Hava yagmurlu. Hem ne yağmur. Sırılsıklam ıslatan cinsinden... Alttaki foto benim olmasını arzuladığım bir kare, durum başka tabi.



Efem üzerim de bir heyecan kaç gündür uykusuzluğun verdiği yorğunluk, az önce 7.sini içtiğim kahvem, tatilin başlama heyecanı, derginin son hazırlıkları, saçlarımı kökünden kestirme arzum, aldığım bikiniye girme hayalim, okumayı bekleyen kitaplarım, eski defterlerim, annemin yemekleri, közde kahve, bahçenin kirazı, yıllardır görmediğim arkaşlarım, arada boğulup tekrar dirilmeye çalışan ülkem, yapılacak süprizler, konuşulacak konular, ölmeden önce mutlaka yapılacaklar listem, sonra olduğum yerden izlediğim her şey ve yapmak istediklerim ve yapamadıklarım ve bunca olaya rağmen kendimi hala sessizce seviyor oluşum, merkezinden ayrılma diye beni yatıştıran bir iç sesin farkındalığı, değişime kendimden başladığım da değiştirdiklerim ve severek kazandıklarım, isteyerek bıraktıklarım, sen potansiyelini sadece serçe parmağının gücüyle bile kıpırdatmadan yapıyorsun  ve ' çok şanslısın Müge hep seninlessin' diyerek ruhumu taçlandıran, döner dönmez, gider gitmez başlayan cümlelerim, dünyanın en yüksek dağını ansızın aklıma gelmesi, hala gitar çalamıyor oluşum ve tenisi bir türlü önceliğim yapamayışım ki...bu ondan vazgeçtiğim anlamına gelmez ve daha neler nelerrrr...

  Paul Eluard demiş ki " Dünya mavidir, tıpkı bir portakal gibi" . En sevdiğim kış meyvesi portakaldır diyorum o zaman bende:)

Bugün hiç bir cümlenin sonuna nokta koyasım yok. Virgüller pek nazik bana ve bir o kadar da sabırlı, gururlu. Ama bitiyor işte.

Daha ne kaldı bilemiyorum ama bu yağmurlu pazar bitmek üzere. Hepsinin bağrıma basmak için gideyim ben.

Mucuksss

D.N: Everest Dağı. 8,848 m Himalayalarda, Çin'le Nepal sınırında :)




22 Haziran 2016 Çarşamba

Mezuniyet dedigin tek disi kalmis canavar!





 
Sonun da 4 senelik temel eğitimi tamamladık. Yıllar önce çok sevdiğim birinci derece akrabamin  ( annem canım :) ) söylediği gibi biz de kızımla beraber ilk okulu bitiriyoruz. Çünkü bir çok şeyi birlikte yaşıyor ve ortaya çıkan sorunları birlikte çözüyoruz. Bazen seslerimiz yükselse de...

O zaman yaşasın ortaokul hayatı! :)

 Belli bir yaşdan  sonra heleki yabancı bir ülke de yaşıyorsanız ve o ülkeye sonradan gelmişseniz karşılaşacağınız sorunlar çuvalla önünüze çıkıyor. Eğitim en ağır olanı zaten. Bir çok yabancı çocuk eğitim sistemine bağlı olarak ailelerin yaşadığı gelecek endişeleri nedeniyle zor günler geçirdi. Bazısı hala geçiriyor o günleri...

Hep söylediğim gibi çocuklar 14-15 yaşına gelip beyin gelişimleri tamamlanıncaya kadar bu denli strese sokulmamalı. Bu yaşlar daki seçimleri bütün hayatını etkilemesin diye. Gerektiğin de birebir yaşayarak hayatı öğrenmeleri, sosyal hayatları renkli, sıkıntısız, Mutlu bir okul hayatı geçirmeleri gerekiyor. Notları ailelerin baskısı ile iyi olan çocukların durumu ortada. Problemli, yemeğe düşkün, sinsi, hırslı ve asosyal...Süper zeki, über akıllı, müthiş planlı, programlı çocuklar yetiştirmek zorunda mıyız? Sınıfın en iyi olan çocuğuna sahip olurken bir de topluma, insanlığa bakışı nasıl çocuklar yetiştiriyoruz? Faydalı ve ahlaki değerleri yüksek çocuk en iyi notu alan çocuk değildir. En çok çaba sarfedilen, zaman ve emek harcanan çocuk en Mutlu çocuktur.

Kendi hayatım da karne, not, sınav sıkıntım pek olmadı. Hayır hayır çok başarılı bir öğrenim hayatım olduğu için değil. Bunlar benim için sıkıntı, sorun değildi de ondan😊 Sınıfta kalmadım, üniversiteyi de bitirdim. Anne ve babama kendimce sorumluluklarımı yerine getirdim. Ama gerçekten istediğim bu muydu? Tabi ki değilmiş.... Farkındalıklar ihtiyaçlara göre şekilleniyormuş. 

Sağolsun kızım bize pek sıkıntı yaşatmadı. Hatta son iki sene kendi üstün gayreti ile çok ilerledi. Hayır, o da süper zeki, über akıllı, müthiş planlı, programlı, düzenli olduğu için değil, sabırla sadece gerçekten çaba sarfettiği için bir şeyleri başardı. Çünkü başarabilmek için çaba göstermesi gerektiğini biliyor artık. Gösterdiği çabaya destek olmak için elimizden geleni yaptık, yapıyoruz, yapacağız.

O da en az diğer tüm çocuklar kadar akıllı, diğer tüm çocuklar kadar güzel, diğer tüm çocuklar kadar sevgi dolu, yani aslın da o da diğer tüm çocuklar gibi... hepsi aynı... Benim için onu diğer tüm çocuklardan ayıran yegane durum benim onu doğurmuş olmamdır.
 
Bu nedenle onu başarıları ile takdir etmiyorum, sadece çabasına saygı duyuyorum ve sadece varlığı nedeniyle onu çok seviyorum. Kısaca o her zaman için benim " en sevdiğim kızım " ne eksik ne de fazla  
:) 



6 Haziran 2016 Pazartesi

Gaziantep Yemekleri

Mekanlarla ilgili takintim yok denecek kadar azdir. Yemek ayrimi da yapmam. Yeni lezzetler heyecan verici tabi ama asil yanindaki insanlardir mekani güzellestiren, lezzeti artiran. Ama iste gezmeyi seviyorum ya ömrümüzün belirli dönemlerinde güzel yerlere de gidiyoruz. Hazir gidip oturup begenmisken de yazmamak olmazdi. Eee nede olsa memleket yarim olur Gaziantep...
                    


 En iyi yemekleri hangisidir konulu dersime  iyi çalıştim. Hem de uygulamali olarak.😋  Nispeten Gaziantep mutfağı ile ilgili ne bulduysak yedigimiz için migdemiz biraz karisti. Et ve Güneydoğu mutfağını seven kişiler için ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Muhteşem müzeleri, tarihi güzellikleri, hanlari, hamamlari ve baharatcilari yanı sıra sadece yemek turizmi için bile tekrar tekrar gidilebilir.
Antep fıstığı, taze meyve sebze, kurutulmuş sebze ve baharat, hamur işleri, et yemekleri ve kebaplar, muhteşem Gaziantep tatlıları, leziz kahveleri Gaziantep mutfağı denilince sıralanacak şeylerden. Her damağa uygun zengin bir mutfak ve bu mutfağın enfes lezzetlerini deneyebileceğimiz birçok kaliteli mekan olduğunu söyleyebiliriz. G.Antep’te yemek fiyatları da öyle abartili degil, makul. 
Olur da bir eve misafir olursanız bir şölenle karşılaşma imkanınız yüksek. Biz sansli kullariz tabi :D bu şansı bulamayanlar icin cok cok meshur mekanlarda bulunabilecek yemekleri ve sokak lezzetlerini sıralamaya çalışayim. Ayrıca bazı özel yemeklerle ilgili de kısa bilgi verecegim. Kendine  özgü yemekleri Gaziantep`in disinda bulmaniz zor. Bölgenin en meşhur yemekleri şüphesiz ki kebaplar. Her türlü klasik kebaplarin yani sira, fıstıklı kebap, cağırlak kebabı, balcan kebap, Ali Nazik, tike kebap, sini kebabı, küşleme, altı ezmeli kebap, mantar , soğanlı kebap, yeni dünya kebabı gibi özel seçenekler de şehrin önde gelen kebapçılarında sunuluyor. Klasik doğrama bir et veya kıymayı, neredeyse her şeyle birleştirip pişirebilme özelliği Gaziantep’e sunulmuş bir şans.



Mezeler de Hatay mutfağı önde gibi olsa da Gaziantep´de özellikle patlıcan, yoğurt, hamur işleri ve baharatları konusunda nefis mezeleri sunan bir mutfak. Borani, içli köfte, çiğ köfte, patlıcan salata, ezme, yumurta piyaz, pirpirim piyaz, zeytin piyazi, mercimek köftesi, lahmacun, kuru patlican ve kabak dolmasi gibi isimler akla ilk gelenlerden.
    
  









" hele yoğrum şurdan accik kahke alıcım " işte Kahke.. Çayın yanına enfres.



Yeşillikler ve Gaziantep salataları da her sofranın yan ürünü olarak önde. Zaten yemege gidince önden gelen mezelerden karnınız doyuyor.

Baklava elbette Gaziantep’in en meşhur tatlısı ve kültürün bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Katmer de şehrin nev-i şahsına münhasır lezzetlerinden. Baklava türlerine gelince kare baklava, Dolama, kaymakli yaprak söbiyet, ceviz dilimi, fistik ezmesi ve muska. Fıstıklı yaş baklava ve kuru baklava, şeker şırası oranına göre değişen iki geleneksel lezzet. Eğer şehir dışına çıkıyorsanız ve daha uzun süre dayanmasi icin kuru baklavayi tavsiye ediyorlar. Bir hafta dayaniyormus. O dayanir da siz onu o kadar sure dolapta tutamazsiniz:))) 


Tatlilarin cok pahalı, çok ağır, çok kalorili olduğu gerçeğini de unutmayın. Cevizli baklava da Antep fıstığı yerine Gaziantep’te de kullanılan, satılan klasik bir baklava türü.





Yaprak şöbiyet hayatım da yediğim en güzel tatlılardan biriydi. Klasik şöbiyetin hamurunun çok azalıp ziyadesiyle fıstığının arttığı, kaymağın da ağızda keyifli bir an sunduğu bu olağanüstü tatliyi mutlaka deneyin.

              
    

Simit katmer mutfagin yeni icatlarindan. Müsteri memnuniyeti 10 numara. Sabah kahvaltiyi bununla yapiyosunuz yanin da sütle beraber. Evet böyle bir adetleri var. Biz beklerken katmerin nasıl yapıldığını izlememiz için usta bize shov yapti. Gördüğüm kadarıyla epey zahmetli bir iş.


           

           

   
 

 Yazımın basinda da belirttim eğer bir eve konuk olursaniz iste asagida ki gibi bir kahvalti sofrasi sizi bekler. Haslanmis nohut, zahter, odun atesin de cay, el yapimi yufka, taze nane, maydonoz, dut pekmezi... Çatı terasın da tadindan yenmez bir sohbet cabası.


     

 Sabah kahvaltı da el yapımı yufkayla nohut dürümü.


           


         
Gaziantep yemiş konusunda fıstığıyla meşhur olsa da, yol boyunca göreceğiniz kuruyemişçilerde her tür taze ve kuru yemişin en lezzetlisi, doğalı, diğer büyük şehirlere göre uygun fiyatlarla satılıyor. Mutlaka birkaç avuç alın, yolluk yapın, en son da eve dönerken beğeninize göre paket paket götürebilirsiniz. Esnaf ilgisi cok güzel. `` taman aci bir gahve yaptiram size`` tekliflerini degerlendirek dolastik carsilari.
         


Hepimizin bildiği kuru patlıcan dolması başta olmak üzere birçok dolmalık ve yemeklik sebzenin kurutulmuş hali hem çiğ hem de pişmiş olarak karşınıza çıkacaktır. Aktarlardaki kuru sebzelerin asılı hali tam bir instagram fotoğrafı. Lezzetler ise bayramlık, şenlik.

         
   
         

Zahter, geleneksel siyah çay, yeşil çay, ıhlamur v.s. yerine cay olarak tüketebileceğiniz bir Arap baharatı. Aynı zaman da yemekler den once yanin da zeytinyagi ve tirnak ekmek ile bana bana yiyebilirsiniz. Yeyin zaten:P


Simdi benim kahve sevgim efsane oldugu icin kahvenin her çeşidini denedim tabi.  Çarşı pazar gezilerimizden sonra bir kahve molasıni Tarihi Tahmis Kahvesi`nde verdik. En begendigim Menengic kahvesi oldu. Bildiğiniz menengiç kahvesi Gaziantep’te meşhur olduğu kadar da yaygın. Canli müzik eşliğinde kahvenizi yudumlarken yanin da ikram olarak gelen kendir tohumu, kavrulmuş menengiç, leblebi, fıstık ve beyaz leblebiyi de afiyetle yedik. Yetmedi baharatcilar carsisindan satin aldik. 





En önemli sulu yemegi, Antep mutfağının simgesel, bayram ve dügünlerin vazgecilmez yemegi "Yuvalama"  denemelisiniz. Pirinç, tuz ve karabiber ile kıyma makinede çekiliyor. Elde edilen hamur nohut büyüklüğünde yuvarlanıyor. İçinde nohut ve et parçaları bulunuyor. Yani nohudu etlen vuririikk. Tabi bunlari tek basina yapmiyorsunuz. Gonu, koonsu doplanip yapirseniz.:DD 

    


Bu lezzet zaten bizim damak tadımıza yabancı degil. Ayrıca soğan kebabını, cartlak kebabını ve eksili kofteyi de tavsiye ederim.

Tüm otoritelere göre Gaziantep’in baklavalari ve kebaplari tartismasiz cok leziz. Peki bunlarin sonucun da basiza ne geliyo? 0´dan 99 kiloya bir arabanin hizindan daha cabuk variyorsunuz. Hizinizi alamayip yediklerinizden paket paket alip evinize de getirerek onlarin da ayni hiz da kilo almalarina vesile oluyorsunuz. 

Biraz hainimdir:DDDD

5 Haziran 2016 Pazar

Zeugma Antik Kenti

 Etkileyici bir tarihi olan Zeugma kentinin müzesi şahane bir ortamda, benzersiz eserlerle ziyaretçilerini ağırlıyor. En ilgisiz kişiyi dahi heyecanlandıracak bir müze olan Mozaik Müzesi, Gaziantep Seyahatlerinin en önemli duraklarından. Müzenin girişindeki muhtesem ses ve müzik esligindeki filmden uzun uzun not aldim hatta tepeden projeksiyon aletiyle olusturulan havuza ayaklarimi bile uzattim.










Zeugma’nın kısa tarihinden bahsederek baslayalim müzeyi gezmeye. Günümüzdeki adıyla Belkıs, en çok bilinen adıyla Zeugma Antik Kenti; Gaziantep´in değerli hazinelerinden. Büyük İskender’in ölümünden sonra beşe bölünen toprakların içinde Fırat Nehri’nin geçilebilir birkaç noktasından olan bölgeye M.Ö. 300 yılında o zamanın şartları içinde dev bir şehir inşa edilir. Fırat’ın kıyısındaki şehrin hemen karşısına da kralın eşinin adına küçük bir şehir daha kurulur ve bir köprüyle geçilmez Fırat Nehri’nin iki tarafı birleştirilir. İşin trajıkomik yanı ikinci kent zaman içinde büyür de büyür ve ilkini geçer. İşte o kent günümüzdeki adıyla Zeugma’dır.





Bir elinde bolluğu, bereketi temsil eden boynuz, diğer elinde dümen tasiyan Fortuna heykelini. koruduğuna inanilan  şehir Roma döneminde zenginleşir. Zeugmalı’lar tarihin ve hikayelerin üstünde yaşamakta ve hayatını sürmektedirler. Komagene Krallığı’nın 4 önemli kentinden olan Zeugma Antik Kenti, Roma İmparatorluğu’na dahil edilir ve zamanla 80.000 kişilik dev nüfusa ulaşan kentin adı bu dönemde değişir. Roma’nın doğu sınırındaki en büyük kenti olan Zeugma’nın kelime anlamı “köprü, geçiş” manasına gelmektedir.




Zenginliği, Roma İmparatorluğu’nun estetik değerleri ile oluşturulmuş evleri ve villalarıyla Zeugma büyüklüğü ve haşmeti kadar mimari bir mucize olarak da tanımlanır. Evlerin zeminlerindeki mozaikler bazi odalarda süs havuzlariyla daha da zenginlesmis. 





Duvalarındaki freskler ve zeminlerindeki mozaikler kenti günümüzde dahi ‘inanılmaz’ kiliyor. Büyük bir zevkliliği ve estetiği yaratmış kente günümüzden bakmak bizler için ne acı! Bazi mozaikler depremler bazilari ise savasla tahrip olmasina ragmen en kötü olani ise tarihi eser hirsizlari tarafindan hazine bulmak icin talan edilmis.





Birçok tanrıyı ve tanrıçayı, tarihi özellikleri, deniz yaratıklarını, balıkları, hayvanları, doğal olayları, tarihi ve dini hikayeleri ve hatta popüler çeşitli konuları anlatan acayip mozaikler villaların halıları gibidir adeta.







Fırat Nehri yataklarından ve şehrin etrafındaki taş ocaklarından çıkarılan mozaikler ve renklendirmek için kullanılan camlar Zeugma’nın moziklerini oluşturuyor. Zeugma Antik Kenti’nde bu renk cümbüşünü inceleyebilirsiniz. Roma’dan uzun yıllar sonra  Sasaniler şehri ele geçirir, yıkar, yağmalar. Sonra gel-gitler olsa da yerlesim Fırat üzerinden Bilecik’e kaymış, dolayısıyla ticari hiçbir değeri kalmayinca da şehir önemini kaybedip terk edilmistir. Seneler sonra Türk kavimleri bölgeye gelip küçük yerleşimler oluşturmuslar. Ama yine de eski ihtisamini koruyamamistir.



 Bilecik Barajı’nın inşası gündeme gelince tekrar ortaya cikan antik kent icin onlarca ülkenin mimari ve arkeoloklarin katkılarıyla Antik Kent sular altında kalmaktan kurtarılmaya çalışılır. Dönemin Cumhurbaskani Sayin Ahmet Nejdet Sezer´in kisisel baskisi ile son anda baraj sularina gömülmekten kurtarilan mozaikler müze de sergilenmektedir.





Yüzlerce metrekarelik eserlerin içinde Zeugma’nın simgesi ise, mozaiklerin Mona Lisa´si olarak isimlendirdiğimiz “Çingene Kızı”. Çingene Kızı ismi ise kazi calismalari sirasinda stajer Arkeologlar kendi arasinda sakalasirken, halka biciminde ki küpesi nedeniyle esere yakistirimis. Aslinda agiz ve cene kisminin kayip olmasi yüzünden kadin mi erkek mi oldugu hala tartisma konusu. Kisisel fikrim: bence metroseksuel bir erkekmis :DDDD (kafaya bandana kulaga küpe ama bakislar daha sert...) tabi yoruma acik...





Aslında diğer eserlere göre boyut olarak oldukça küçük olan meşhur “Çingene Kızı” ancak bir tablo büyüklüğünde. Dev bir salon zeminini kaplayacak büyüklükteki halı gibi mozaikler düşünülürse oldukça küçük, ancak manevi değeri çok yüksek olan eser, müzenin sonunda başlı başına ayri bir bölme de sergileniyor. Soyle de soyleyebiliriz; sizi uzun, karanlik bir koridordan kücük bir odaya dogru yürüterek “Çingene Kızı'na" hazirliyorlar. Merak ve ilginize bağlı olarak zaten hissettiğiniz heyecan mutlaka katlanıyor ve karşınızda Dünya’nın en özel eserlerinden birini, kendi ülkeniz içinde oldukça batılı bir müzecilik sunumuyla görüyorsunuz. Bu olağanüstü bir andı, özellikle belirtmek isterim.

Çingene Kızı Mozaiği baktığınız açı ne olursa olsun, size bakıyor gibi görünüyor. Bu teknik Da Vinci’nin Mona Lisa’da da kullandığı, üç çeyrek bakış olarak ifade ediliyor.




Savaş Tanrısı Mars müze de önemli bir yere sahip. Romalılar yılın ilk ayına Mars (Mart) demişlerdir. Mart ayı savaşin ve baharin ilk ayıdır. Bir elinde tuttuğu mızrak savaşın, diğer elinde tuttuğu dallar ile baharin simgesi olan heykel, 6.60 metre yüksekligindeki bir sütun üzerine yerlestirilmis ve 1.45 metre yüksekligindedir.


                           


Heykel`in saçları, başı, kolları ve bacakları ayrı parçalar olmasina ragmen bakıldığında yekpare olduğu düşünülür. Zeugma’nın, MS. 256’da Sasani Kralı I. Şapur tarafından ele geçirilmesi sırasında Poseidon Villası‘nın bodrum katına saklanarak kurtarılmıştır. Soldaki Mars savas tanrisi sagdaki Temmuz gezgini:))


                       



Müzenin devami olan yan taraftaki alan da hala çıkarılmakta olan mozaikler sergileniyor. Daha bos bir alan gibi gözükse de kazi calismalarinin devam ettigini dusunursek dolacak gibi duruyor. Zeugma’dan çıkarılan Sulumağara Mozaiği, Koçlu Mozaiği ve Kurukastel Mozaiği gibi birkaç mozaik sergilenmekte. 





5000’den fazla eser kurtarılmış olsa da, kentin %30’u sular altında kalır…. Günümüzde Ankara Üniversitesi Arkeoloji bölümü tarafından su altında kazılar hala devam etmektedir.




Zeugma Antik Kenti müzesi Gaziantep’in sembolü halindedir